Pazar günleri Neyzen Tevfik baba gibi

1 hafta önce 29

İngiltere’de pazar günleri her yerde olduğu gibi kişinin ayaklarının ucuna basarak, dikkat çekmeden, hiç umursamadan atlatması gereken basit, ölgün pazarlar değildir, sonsuzdan sürgün edilmiş pazarlardır, bunu söyleyen galiba Baudelaire’di. Bize Baudelaire’i hatırlatan bu sözler yazar Javier Marias’a ait. Tüm Ruhlar isimli romanında İngiltere’nin pazarlarını böyle anlatıyor. Madem Marias böyle diyor, biz de her ülkede, bölgede, şehirde pazarların farklı geçtiğini düşünebilir miyiz? Hatta belki her insanda... Bu hafta pazarların derdini Sadık Yalsızuçanlar’la konuşacağız. Onun bize anlatacakları, pazarlar üzerine fikirlerimizi daha da değiştirebilir. Önce Yalsızuçanlar’dan klasik pazarını dinleyelim: “Sabah namazdan sonra uyur, saat on gibi uyanırım. Kedilerin su ve mama kaplarını temizler, yenilerim. Köpeklerin yuvasını temizler, kaplarını yenilerim. Evimizin bahçesinin kedilere ait olan bölümünü yani “göçmüş kediler bahçesi”ni temizler, kahvaltı için masayı eşimle birlikte hazırlarız. Çocuklar uyanır. Birlikte birkaç saat süren kahvaltıdan sonra eşimle sofrayı toplar yürüyüşe çıkarız. Evimizin bulunduğu yer, bahçeli, iki katlı evlerden oluşan, tenha bir yer olduğundan rahatça yürüyüş yapabiliyoruz. Yürüdükten sonra evin alışveriş ihtiyacını görür, döneriz. Ben, çalışma odama geçer, yazar, okurum. Eşim, evin işleriyle meşgul olur. Çocuklar yardım eder. İkindiye doğru bahçede ateş yakıp barbekü yapar, yine uzun süren bir sofra muhabbetimiz olur. Pazar günü, haftanın iki-üç gününde yapılamayacak denli işleri sığdırdığımız bereketli bir gün hâline gelir. İşlerden kalan vakitlerde yazar, film seyreder; arada bahçeye çıkar ağaçlarla meşgul olurum. Akşam yemeğinden sonra tekrar çalışma odama çekilir, geç vakte değin film seyrederim. Bazen eşim de eşlik eder.”

Sokakla, bahçemizle ilgilenmek için en uygun gün

Şimdi Yalsızuçanlar’a “Pazarları sıkıntı olmaktan kurtarmak için öneriniz nedir?” diye soruyoruz. “Evin, kitaplığın, bahçenin biriken sorunlarıyla ilgilenmeyi, yürümeyi, film seyretmeyi öneriyorum. Sokağımızdaki muhtaçlarla ilgilenmeyi… Bunu biz, her gün yapmağa gayret ediyoruz.” diyor. Ardından da sohbeti şöyle sürdürüyor: “Bendeniz geniş ailede büyüdüm, Malatya’da geçti çocukluğum. Pazar sabahları teyzelerim, dayılarım, anneannem, dedem, babam ve annemle, kardeşlerimle geniş bir sofrada olurduk. Büyükçe bir bahçemiz vardı. Anneannem, sabah namazlarından sonra ineklerin yerini temizler, onları sağar, kedi ve köpekleri doyurduktan sonra annemle birlikte sofrayı hazırlardı. Biz de erken uyanır, onlara yardım ederdik. Babam, kahvaltıdan sonra, sahabet ettiği yoksul aileleri ziyaret eder, onlara erzak götürür, para verir, hâl ve hatırlarını sorar, onları sevindirirdi. Bir de yetim vardı evimizde. Babam işleri bitince, yazlık sinemasına gider, akşam için hazırlık yapardı. Bizi de götürürdü bazen, Sinemada gazoz, çekirdek satar, yer göstericilik yapardık. Babamın koruyup kolladığı, beslediği, yardım ettiği çok insan vardı. Onun eli açıklığı, şefkati, merhameti beni daima etkiledi. Elimden geldiğince bendeniz de yapmağa gayret ederim. Bunu her gün yapmağa çalışıyorum ama pazarları ayrıca bir imkân sunuyor. Ayrıca, sokağımızı, civarı temizlemek için de en uygun gün. Yürüyüş yaparken çöp toplarız eşimle. Topladıklarımızı çöp kutusuna döker, sırt çantalarımızdan yeni çöp torbasını çıkarır, tekrar doldururuz. Bu sıra çöplerden kâğıt/naylon ve yiyecek artıkları toplayanlara rastlarız. Onlara yardım ederiz.”

Ekran önerisi: The Blacklist ve Game of Thrones

Yalsızuçanlar’a “Bugün için ekran önerileriniz olur mu?” dediğimizde ise bize The Blacklist ve Game of Thrones gibi dizileri işaret ediyor. Sıra kitaplara gelince de şunları söylüyor: “Hz. Pîr’in Büyük Divân’ı, epeydir okumadığımız şiir kitapları, Sipehsalar’ınki gibi menakıpnameler, Hz. Yunus Divan’ı… Yeni yayımlanan, dikkatimi çeken şiir, öykü ve romanlara da pazar günleri zaman ayırırım. Masamda biriken kitapların bir zamanı vardır, bu, genellikle pazara tekabül eder.”

Peki acaba kendisinin pazar günü özellikle görmek istediği arkadaşları var mıdır? “Pazar günleri arkadaşlarımdan çok ailemle olmak isterim” diye başlıyor cümleye Yalsızuçanlar, sonra da şöyle devam ediyor: “Çocuklar hafta boyu okula gidiyor, evde herkes hafta içi bir yerlerde bir şeylerle meşgul oluyor. Aile ancak pazar günü bir arada olabiliyor. Birlikte olmak için en güzel fırsat bugün.”

En favori mekân ev ve bahçe

Yalsızuçanlar’ın pazar günleri favori mekânı ise evinin bahçesi, çalışma odası ve yürüyüş yollarıymış. Yalsızuçanlar, “Toprağın kenarları, dipleri; ağaçların çiçekleri, yaprakları, dalları, kedilerin gözleri, patileri, çöp toplayıcıların çehreleri...” diye de seçeneklerini sürdürüyor. En kötü ve en iyi pazarınızı hatırlıyor musunuz, dediğimizde ise “Pazar sabahı, özellikle erken saatte seyahate çıkmak bir kâbustur benim için. Hele uçakla seyahat gideceksem. Örneğin uçak yedideyse evden saat dörtte filan çıkmam gerekir ki bu da en korkunç şeydir. En güzel pazar günü, ‘planlanmamış’ olanıdır. Zaten biz plan yaparız, kader gülermiş” cümleleriyle bize cevap veriyor.

En çok pazar günleri yorulur, en çok pazar günü eğleniriz

Peki ya pazar günleri çalışır mı kendisi? İşte bu soruyu duyunca “hem de nasıl” diye başlıyor lafa Yalsızuçanlar. Ardından da şunları anlatıyor: “Pazar, ‘bazar’dan geliyor biliyorsunuz, en çok çalışılan gün bir bakıma, haftanın “birinç” (ilk) günü. Dolayısıyla biz, ailecek en çok pazar günleri yoruluruz, en çok pazar günü eğleniriz. Eşimle evin, bahçenin temizliğine koyuluruz önce. Evin tamamı kitaplık olduğundan temizlik çilelidir. İçerde üç, bahçede yedi-sekiz kedi dostumuz var, onların, yuvalarının temizlenmesi, bakımları, mama kaplarının yenilenmesi hayli yorucu. Sonra sokaktan aldığımız iki köpeğimiz var. Onlar da hayli yorar. Sonrasında da ya çalışma odamda beni bekleyen işler veya dışarıdaki meşguliyetlerimiz… Hasılı pazar, en çok çalıştığımız, yorulduğumuz, dolayısıyla keyiflendiğimiz gündür.”

Gelelelim son soruya; “Pazar günü bir insan olacak olsa nasıl birisi olurdu?” Yalsızuçanlar’ın cevabı şöyle: “Neyzen Tevfik baba gibi olurdu. Pazar, güneş günü çünkü. Neyzen Baba, güneş gibiydi. Fethi Gemuhluoğlu, ‘Allah, sırrını takdis etsin’ diyordu, aziz bir zat.”

Tum Makaleyi Oku