Sahada yenemediler masada mı deneyecekler

2 gunler önce 29

Yarın Berlin Olimpiyat Stadyumu’nda tarihi bir maç var. Maç tarihi nitelikte olduğu kadar maçın oynanacağı mekan da geçmişin ebedi bir tanığı. 11. Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapmak üzere Hitler tarafından 1 Ağustos 1936’da hizmete sunulmuş. Bir anıt eser.

Bu devasa alan, Berlin’i örnek Alman şehri ‘Germenia’ya dönüştürmek isteyen Albert Speer’in fantezilerinin izlerini taşımakta. Speer, Hitler’in ‘Mimar Başı’. Alman silahlanma mucizesinin mimarı olarak da biliniyor. İstanbul Olimpiyat Stadyumu’nun mimarı ve Frankfurtlu şehir planlamacısı Albert Speer’in de babası.

Böylesi bir öneme sahip 75 bin kişilik Berlin Olimpiyat Stadyumu Türkiye-Hollanda maçına ev sahipliği yapıyor. On binlerce Hollandalı Berlin’i bir bayram yerine çevirecek. Hollandalılar, deplasman maçlarına bir ordu düzeniyle gidiyorlar. Orkestraları, bandoları ile sadece caddeleri değil, tribünleri de festival alanına çeviriyorlar. Velhasıl, antidepresif insanlar.

Berlin’de onları yüz binlerce yurttaşımız bekliyor. Almanya’nın başkentinde zaten 250 bin Türk vatandaşı yaşıyor. Gerisini siz düşünün…

Bugün Avrupa’da en çok sorulan soru Maçta bir şey olur mu?” Cevap açık: “Olmaz” Zira Avusturya maçı sonrasında, Alman şehirlerinde eğlenen Türklerin arasına, portakal rengi formalarıyla Hollandalı taraftarlar da karıştı. Türklerle eğlendiler. Çünkü Hollandalılar eğlenmeyi seven “şamata” bir taraftar grubuna sahip.

Sahanın içinde ve dışında Türklerin futbol ortamına hakim olacakları kesin. Stadyumda Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile en yüksek düzeyde temsil ediliyor. Milli Takım istediği rüzgarı arkasına almış durumda.

Lakin Avrupa Türkleri arasında şöyle bir soru gündemde; Masadakiler yeşil sahalara müdahale edecek mi?

Türkiye-Avusturya maçı öncesine kadar gündemde sadece ‘yeşil saha’ vardı. İngiliz’inden Alman’ına, Portekizli’sinden Türk’üne, Almanya sokaklarında eğlenen mutlu insanlardan başka konuşulan bir şey yoktu. Lakin bugün insanların mutluluğundan, huzursuzluk duyan zehirli çevreler ihtiraslarına yenilmiş durumda.

16 ülkenin yarıştığı uluslararası bir müsabakayı Alman halkının Türklerle birlikte izlememesi için ekranlara kilit vurdular. Malum açıklamaları ile ünlenen Alman İçişleri Bakanı Nancy Faeser, aynı zamanda spordan da sorumlu. Avrupa futbol yayın tarihinde benzeri olmayan Türkiye’ye ekran karartma sürecini uzaktan izleyerek akıllarda kaldı.

Almanya’daki sözde Türk siyasi temsilcilerinin de etkisiz izleyici olarak katıldığı bir sürecin sonucunda ekran başında insanlar “Türkler ve diğerleri” olarak ikiye bölündü. Bu süreci maalesef Türkiye Futbol Federasyonu da büyük suskunluk içerisinde izledi.

Nihayetinde Alman kamu aklı, 83 milyon insanın Türkiye-Avusturya maçını izlemesini engelledi.

ALMAN İÇİŞLERİ BAKANI DEVREYE GİRİYOR

Maçın kamuya canlı yayını olmayacaktı. ‘DACH’ olarak kısaltılan ‘D’ Almanya, ‘A’ Avusturya, ‘CH’ İsviçre’den müteşekkil üç Almanca konuşan ülkenin son dört maçtan, üçünde sahne almasına engel hiçbir şey yoktu. Türk 11’i Doğu Almanya’nın Leipzig şehrinde Avusturya ile kendi kaderleriyle baş başa bırakılmıştı. Leipzig’de zaten Türkler yaşamıyordu.

Ama o Merih var ya o Merih, karanlığı deldi... Ama ne deliş!.. Çağ dışı zihniyetin oyunu Leipzig’de Merih Demiral tarafından bozuldu. Son yüz yıldır Anayurt’tan Ata Yurda ‘Bir Ala Geyiğin’ ardında yola çıkan Türk milleti, Avrupa’dan, Anadolu’ya, Kafkasya’dan, Afrika’ya ve Ata Yurda Merih Demiral’ın selamına kilitlendi.

Alman'ı Türk'ü, Fransız'ı İngiliz'i başladı Merih’in selamının öyküsünü araştırmaya. Bozkurt selamını Ziya Gökalp’in ‘Ala Geyik’ şiirine bağlayan mı istersiniz... “Gerçek Bozkurt Atatürk” diyen mi? Başladı Avrupa’da bir Türk mitolojisi tartışması. Bu tartışma halen dünya dillerinde devam ediyor. Son olarak Alman gazetelerinde Mesut Özil’in formasız resimleri yer alıyor. Vücudunda bir ‘Bozkurt dövmesi’, bulunan Almanya Milli Takımı eski kaptanı Özil’in de aslında gizli bir ‘Bozkurt’ olduğu vurgulanıyor.

Tam Türkiye, Avusturya’yı ‘Büyük Ağabey’ Almanya’nın evinde mağlup etmişken yine bir ilk gerçekleşti. Ekranı Türk 11’ine dar eden zihniyet, bu kez sahneye maskesiz çıktı. Avusturya, Türkiye karşısında bir dram (?!) yaşamıştı. Stadyumu doldurmuş ‘on binlerce medeniyetten nasibini almamış Türk’ hep bir ağızdan bağırıyordu. Bu Avusturya takımını etkilemişti.

Oysa Viyana Operası’nda değildik. Bale resitali de izlemiyorduk. Burası bir stadyumdu ve insanların bağırmasına uygun inşa edilmişti. Oyunun kuralları arasında bu da vardı.

HER ŞEY ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ

Sahada Türk Milli Takımı’nı yenemeyen Cermen aklı devreye girdi. Yayıncı kuruluşlar ARD, ZDF ile UEFA tüm görselleri önceden hazırlamıştı. Çeyrek final Hollanda-Avusturya, yarı final bir D-A-CH, ülkesi olan Avusturya-İsviçre, arasında olacaktı. Şu veya bu şekilde Avrupa Kupası’nı bir ‘Germania takımı’, evine götürecekti.

Lakin Savunma Bakanı ‘Bozkurt Merih’, olmasaydı. O zaman Hollanda maçından başlayarak sahada Türk 11’ini eksiltmek lazımdı.

Bu noktada Alman İçişleri Bakanı Nancy Faeser devreye girdi. Halbuki ‘Yeşil Saha’ ile ‘Futbol Ekranı, devletlerin egemenlik alanında değildi. Uluslar üstü bir kurum olan UEFA, Leipzig’deki yeşil alanın tek hakimiydi. Bunun öyle olmadığını Alman İçişleri Bakanı bize pek de güzel ispatladı. Demiral hakkında yaptırım çağrısında bulundu.

Her fırsatta Türkiye gündeminin Almanya’ya taşınmaması çağrısı yapan zihniyet, bu kez büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Taktik değiştirildi. Alman kamu bankalarından fonlanan Almanya’da mukim ‘Vatansız Türkiyeliler’, sahneye çıktı. Bu camia Alman televizyonları Türk Milli Takımı’na ekranlarını karartırken piyasada yoktu.

Aşırı solcu Türk örgütlerinden, PKK’ya, FETÖ’cü kaçaklardan, “Ben ülke ayrımı yapmıyorum. Herkese eşit uzaklıktayım” diyen sözde demokratlara kadar Türk Milli Takımı’nın başarısını kirletmek için sahne hazırdı. Burası Almanya’ydı ve futbolun kuralları maç oynarken değişebilirdi.

Merih Demiral ile ilgili tartışmalara Türkiye-Hollanda çeyrek final karşılaşmasını yayınlayacak olan Alman Devlet Televizyonu ARD de katılıyor. ARD yayınladığı haber dosyasında “Siyasi semboller ile ilgili yaptırım yetkisine sadece UEFA sahip. Ne kuruluş (Ülkücüler) ne de bu işaret Almanya’da yasak değil. Buna göre UEFA disiplin soruşturması başlatacak” değerlendirmesini yapıyor. Alman İçişleri Bakanlığı‘nın yaklaşımının tersine Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği ise Twitter hesabından gecenin yıldızı Merih Demiral’ın maç esnasında çekilen resmini yayınladı. Bu konuda bir fikir birliği olmadığı, ülkedeki Türkiye karşıtlarının milli takımın zaferini istismar ettiği anlaşılıyor.

Türkiye Almanya’nın Ankara Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na davet ederek, yeşil alana müdahale edilmemesi konusunda uyardı. Bunu siyasilerin açıklamaları izledi. Ertesi gün Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçisi’nin Alman Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığı duyuruldu.

Almanya’da bunlar olurken peki Avusturya’da ruh hali nasıldı? Maç öncesinde yabacı basın mensuplarını kabul eden Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg onlarla görüştü. Türkiye’ye kısa süre önce yaptığı ziyaretten ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan övgü ile söz etti. Avusturya’da Dışişleri Bakanı’ndan Maliye Bakanı’na kadar siyasiler Almanya’dan farklı olarak maç ortamını Türklerle paylaşmaya özen gösterdi.

Avusturya’daki ortamı Viyana Büyükelçimiz Ozan Ceyhun, Yeni Şafak’a “Almanya’nın tersine Avusturya maçı şölen havasında izledi. Türkler yenilen Avusturya Milli Takımı’nı alkışladı. Ülkedeki Türk dernekleri çok iyi organize olmuştu. Maçtan sonra da Viyana’da Türkler Avusturya Milli Takımı lehine dayanışma mesajı verdi. “Sosyal medyada yer alan, insanlar zarar gördüğü haberleri gerçek dışı” açıklamasını yaptı.

Aslında hem Alman yönetimi hem Alman polisi hem de Alman halkı estirilen Türkiye karşıtı havadan oldukça uzak. Günlerdir maçların oynandığı şehirlerde sokağın nabzını tutuyorum. Ne Alman polisi ne de Alman halkı ev sahipliğine yakışmayan bir tutum sergiledi.

Son bir söz de Türkiye’de kamu diplomasisi yapan kurum ve kuruluşlara. Türkler çeşitli vesilelerle Avrupa metropollerinde sokakları dolduruyor. Yerel yönetimlerin kayıtsızlığından binlerce Türk, meydanlarda oraya buraya saldırıyor gibi bir manzara oluşuyor. Böylesi günler için Yurtdışı Türkler ve Akraba Türkler Başkanlığı bir kutlama konsepti geliştirse ve yerel muhataplarla uygulasa ne iyi olur. Sponsor biletleri sanatçılara verilse. Hem Avrupa ülkeleri hem de bizler rahat ederiz. Bu mümkün mü? Bakın Dortmund, Hamburg ve Berlin sokaklarına. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne mensup polis memurları Alman polisi ile caddelerde omuz omuza görev yapıyor.

Birçok sanatçımız Almanya’da yaşıyor. Sokaklar marjinallerden temizlenir. Olası bir final, bayrama döner. Türk dostu Teknik Direktör Christoph Daum da bu görüşte. Alman medyasında demeç veren Daum “Almanya finali Türkiye ile oynar” diyor.

Türkiye Almanya’nın spor gündemine o kadar hakim ki... Dortmund’un başında Nuri Şahin bulunuyor. Ülke hâlâ bugün bile Mesut Özil’i konuşuyor.

Almanya’yı sallayan Milli Takım'ın olası rakipleri arasında Murat Yakın’ın teknik direktörü olduğu İsviçre var. Alman Milli Takımı'nın Kaptanı İlkay Gündoğan.

Neticeler ne olursa olsun, bugün olduğu gibi yarın da Almanya-Türk futbolunu konuşacak. Almanya yaşamın her alanında zaten Almanya-Türkiye futbol finalini yaşıyor. Bu kaderden kaçış yok.

Leipzig’de Viyana’nın düşüşü ile başlayan süreç Berlin’de Amsterdam’ın fethi ile taçlanırsa yarı final şölenine hazır olalım.

Tum Makaleyi Oku